25 Mart 2012 Pazar

PADİŞAHLARIN SOFRASI: OSMANLI MUTFAĞI



 Padişahların Sofrası: Osmanlı Mutfağı

Bir zamanlar, Asya’dan Anadolu’ya doğru akan Türk boyları, eski uygarlıkların mayaladığı bu topraklara Uzak Doğu’da oluşan o zengin kültürü büyük bir ustalıkla ve yol boyu, geçtikleri her ülkeden aldıkları malzemeyle zenginleştirerek taşımışlardı. Osmanlı mutfağını kısaca anlatmak kolay değil. Yüzyılların birikimine gelenekler, geleneklere zengin coğrafi etkinlik ekleninceOsmanlı mutfağı tarihçilerin ilgiyle araştırdığı bir kültürel gerçek olarak karşımıza çıkıyor.

Bu hareket sırasında elbette mutfak kültürüne de gereken yeri vereceklerdi. “Açları doyurun, çıplakları giydirin, yıkılanları yapın, az halkı çok edin” gibi kutsal öğütlerle yola çıkan göç kafilelerinin yeni vatandaki görevleri kendilerine böylece bildirilmişti. İşte, yıllar sonra Anadolu ve Rumeli’nde gelişen Osmanlı kültürü ve de bu kültürün önemli bir bölümünü oluşturan mutfak ve yemek töreleri Asya Türklerinin tarihsel birikimiyle birlikte oluştu, gelişti ve ünlendi. Bu hareketli kültür birikimini yeni vatanda geliştirecek, destekleyecek ve üretkenliğini arttıracak bir çok eleman vardı. Yeni toprak, her şeyden önce üç ayrı denizle çevrilmişti: Karadeniz, Akdeniz, Ege Denizi.

Bu üç deniz bütün mal varlıklarını Anadolu göçmenlerinin emrine sunmuştu ve bu üç denize bağlı iki boğaz ve de onları birbirine bağlayan Marmara Denizi, bir yandan kendine özgü bereketi ile bir yandan da Anadolu’da, dört mevsimi bir arada yaşamanın özellikleri ile, Batı’da bahar keyfi sürerken, Güney’de yaz, Karadeniz’de ılıman bir sonbaharı yaşama imkanını kullanarak, ülkenin bütününü, her mevsim taze sebzeler ve değişik meyvelerle donatıyordu. Atalarımızdan kalan mirasla bizler, bugün de aynı keyfi yaşıyoruz. İşte bu nedenlerle Osmanlı mutfağının ve yemek kültürünün özelliklerini, tarihsel kültürel birikiminin verdiği çeşitlilik ve coğrafyanın ve iklimlerin verdiği zenginlik ve de denizlerin, göllerin getirdiği bereketle birlikte incelenmeli ve düşünülmeli.

Ağız yer, yüz utanır
Çağdaş tıp, eskilerin en çok sevdiği yağlı yemeklere, hamur işlerine, hamur tatlılarına iyi gözle bakmıyor, fazla kilolu olmaktan korkanlar devamlı “diyet” gayretiyle kolay yemeklere önem veriyor. Ve böylece… Yeni dünyanın yemek sistemi kendi kurallarına göre, eski sistemden ayrılıyor. Ama, eski sisteme de dikkatle bakıldığı ve araştırmalar yapıldığı zaman onların da, özellikle sağlık açısından bir çok tedbirleri olduğunu, o günlerin koşullarına göre bazı kurallar ve kararlarla bu konuyu yürüttükleri görülebilir.

Bu konularda, Osmanlı’nın akıllısı yemekten, içmekten, tatlıdan, tuzludan söz açıldığında, o bolluk ve bereket sofralarında “Az yiyen melek olur, çok yiyen helak olur” dermiş. O zamanlar, buna benzer vurgulu sözleri usta hat sanatçıları o sanat eseri olan süslü yazılarıyla yazan, zarif levhalar yaparmış. Akıllı ev sahipleri de bu levhaların bir iki tanesini yemek odalarının duvarlarına asarmış: “Ağız yer, yüz utanır” gibi.

Baştacı çorbalar
Osmanlı yemekleri, her zaman sofraların baş tacı olan çorbalarla başlıyor. Sağlıklı yemeklerin birincisi kabul edilen çorbalar et suyu, tavuk suyu, yoğurt; balık çorbaları da balık suyu ile zenginleştiriliyor ve pirinç, bulgur, tarhana unu, kuru ve taze sebzeler ve sebze kökleriyle kaynatılarak yapılıyor. Ve adeta, mideleri kendinden sonra gelecek yiyeceklere hazırlamak ve hazmettirmek için görevlenmiş sayılıyor.

Coğrafyanın, mevsimlerin, toprağın verimi
Koyun, kuzu, dana gibi kırmızı etler, balık, tavuk gibi beyaz etler, kümes hayvanları ve av etleri Osmanlı mutfağı et yemeklerinin temel taşları. Salça, soğan, sarımsak gibi yan malzemeyle tatlandırılan et yemeklerinin bir kısmı uzun sürede ve ağır ateşte pişer. Kebaplar, köfteler, fırında, mangalda, ızgarada pişirilir.Genelde, yörelere göre değişen ezmeler, taratorlar, turşular, yeşil salatalar ya da yoğurtla birlikte yenir. Patlıcan salatası, patates kızartması, şiş kebap ve döner kebabı mutlaka domates, biber ile birlikte sofraya gelir.

16 Mart 2012 Cuma

OSMANLI SALATASI

             Osmanlı Salatası  

Malzemeler
400 gr ince, kibrit kesimi beyaz lahana
Yarım bağ ince doğranmış taze nane (kuru nane de kullanılabilir)
10 adet ince kibrit biçimi doğranmış kuru kayısı
1 adet ince doğranmış orta boy domates
1 adet ince, doğranmış cuşka biber
1 çorba kaşığı tuz
Sosu için
1 adet haşlanmış ve 6 eşit parçaya bölünmüş yumurta
2 adet limon
1 kahve fincanı sıvı yağ

SALATANIN TARİFİ  
Beyaz lahanayı bir kabın içine yerleştirin. Tuzu ilave edip elinizle iyice hamur yoğururcasma yoğurun. Suyu çıkınca beş dakika bekleyin. Daha sonra soğuk suyla yıkayıp suyunu sıkın. Bir başka salata kasesine koyun. 

Ve sırası ile üzerine geriye kalan malzemeleri ilave edin. Domates, taze nane (yoksa kum nane) ve ceviz içini, kayısıyı, limon suyunu ve sıvı yağı ilave ederek karıştırın. 

Bu işlem bittikten sonra salatayı servis tabaklarına alıp yumurta ile süsleyip servis yapabilirsiniz. AFİYET OLSUN.

12 Mart 2012 Pazartesi

PADİŞAH TATLISI

Osmanlı Mutfağı’nda bütün yemekler lezzetli ve özel. Hepsinin tadına bakmanızı tavsiye ederim yine de seçim sizin. Ancak yemeğin sonunda sıra tatlıya gelince kesinlikle yemenizi tavsiye edeceğim bir tatlı var. Adı “Padişah Tatlısı”. Daha ilk lokmada tüm tat duygularınız harekete geçiyor içinize ılık bir keyifyüzünüze tebessüm yayılıyor. İrmik helvasının değişik bir sunumu.

Padişah Tatlısı

Malzeme

> 1 kg irmik 
> 2 kg süt 
> 1.5 kg şeker 
> 600 gr tereyağ 
> 100 gr şam fıstık 


Yapılışı

Geniş bir tencerede tereyağını eritin çam fıstıklarını ekleyip 5 dakika kavurun. İrmiği katın kısık ateşte pembeleşip kavrulmuş kokusu alana dek kavurun. Başka bir tencerede süt ve şekeri kaynatın. Sütü kavrulmuş irmiğe ekleyin irmik sütü çekene kadar devamlı karıştırın. Pütürsüz olmasına dikkat edin. Ateşi söndürün tencerenin kapağını kap
atıp 20 dakika kadar dinlenmeye bırakın. Bu helva arasında kaymakla servis ediliyor.AFİYET OLSUN.

4 Mart 2012 Pazar

HÜNKAR BEĞENDİ


Malzemeler500 gr Koyun Eti
2 Çorba Kaşığı Tereyağı
2 Adet Soğan
1 Çorba Kaşığı Sirke
2 Adet Domates
2.5 Su Bardağı Sıcak Su
5 Adet Patlıcan
2 Çorba Kaşığı Tereyağı
1.5 Çorba Kaşığı Un
1.5 Su Bardağı Süt
2 Çorba Kaşığı rendelenmiş Kaşar Peyniri
Tuz , Kekik
Yemeğin Tarifi Tencereye etleri alıp, etler bıraktığı suyu çekene dek kavurun. Ardından tereyağını, küçük kesilmiş soğanları ekleyin. 3 dakika daha kavurun. 1 çorba kaşığı sirkeyi ilave edin. Rendelenmiş domatesleri, kekiği, sıcak suyu ve en son tuzu ekleyerek, etler yumuşayana dek pişirin.
Patlıcanları ateşte közleyin. Kabuklarını soyduktan sonra limonlu suda 5 dakika bekletin. Suyunu iyice süzün. Keskin bir bıçak yardımıyle çok ince kıyın.
Tereyağını bir tavada eritin. 1.5 çorba kaşığı unu ekleyin. Sararana dek kavurun. Sürekli karıştırarak soğuk sütü ilave edin. Karışım koyulaştığında ateşten alın. İnce kıyılmış patlıcanları, tuzu, rendelenmiş kaşar peynirini ekleyin. Hızla karıştırıp, servis tabağına alın. Üzerine eti koyarak, servis yapın.